Ekibimizden Berna Boragan, Six Seconds Beyin Profili Uzmanlık Sertifikasyon sürecinin Kendisine kattıklarını yazdı.
“Duygularla akıllı olmak” tanımını öncelikle kendime felsefe edinmekle yola çıktım. Kendinizi tanımak ve kişisel farkındalığa sahip olmanın aslında yeterli olmadığını; farkındalığınız ne kadar yüksek olursa olsun, hedeflerinizi gerçekleştirmek için duygusal zekanın altında yatan kritik yetkinliklerin ne kadar önemli bir gücü ve etkisi olduğunu deneyimledim.
Kendini bilmek ve başkalarını anlamak işin önemli bir bölümü, lâkin harekete geçmek, eylemleri gerçekleştirebilmek ve bunu hayatımızın bütününde olumlu ve anlamlı bir etki yaratacak şekilde yapabiliyor olmak başka bir bakış açısıymış. O yüzden “TSV” modeli, hem yetkinliklerin birbirleriyle olan etkileşimini hem de 4 temel başarı faktörü üzerindeki etkisini göstererek bu bakış açısını son derece açık, yalın, anlaşılabilir ve takip edilebilir bir şekilde ortaya koyuyor.
Six Seconds öğrenme ilkeleri içinden 3 tanesi benim tüm profesyonel hayatta insan kaynakları mesleğimi icra ederken bilmeden uyguladığım prensiplermiş. O yüzden daha çok sahip çıkıyorum bu ilkelere:
1. Yol yok, bir yol değildir: Herkesin kendi alternatiflerini bulması için desteklemeye gayret etmek ve asla tarzlarından/özlerinden vazgeçmeden yeni yollar bulmalarını sağlamak.
2. Süreç İçeriktir: Her birimiz “eşsiz ve biriciğiz”. Bu yüzden hikayelerimiz kopyalanamaz; sadece ilham verebilir, esin kaynağı olabilir. O yüzden herkesin deneyimi ve süreci kendisine aittir. Yaşamayı cesurca deneyimlemek ve her deneyimden ders çıkarmak.
3. Balık su hakkında konuşmaz: Varsayımlar ve genellemeler karşısında oldukça hassas bir duruşum vardır. Anlamadan, sorgulamadan ve merak etmeden gerçeği bilmenin, tahminlerimizi doğrulamanın mümkün olmadığına hem çok inanırım hem de sıklıkla çevremdekileri bu konuda uyarırım.
Bu ilkeler özü sözü bir, güvenilir ve özgün biri olmayı sağlıyor bize. Özellikle koçluk sürecinde her iki taraf için de güvenli bir ortam yaratılmasını sağlıyor.
Beyin profilimiz; olayları, kişileri, konuları ve durumları nasıl analiz etmeye ve değerlendirmeye meyilli olduğumuz konusunda da bize net bir resim veriyor. Lakin çalışma belli döneme odaklı yapıldığı (soruları yanıtlarken son 6 ayımızı düşünmemiz beklendiği) için kişinin kendi beyni üzerinde oyun oynayabildiğini de keşfetmek mümkün oluyor. Benim şahsen bu süreçte en çok etkilendiğim anlardan biri, kendi beyin özet profilimin gerçek beni yansıtmadığını anladığım ve bununla ilgili geri bildirim aldığım andır. Aslında günlük hayatımızda kararlar verirken ve ilişkiler kurarken beynimizin hem sağ hem sol tarafını kullanıyoruz, ancak öncelikli meyillerimizin bir karakteristiği olabiliyor. Bu kısma kadar gayet anlaşılır ve gerçek. Ancak içinden geçtiğimiz dönemde, hele de benim gibi hedeflerine ve geleceğine odaklı biriyseniz bugünden atmanız gereken birtakım değişim adımlarına fazlasıyla odaklanıp beyninizin eğilimlerini “böyle olması lazım” komutu ile kodlayabildiğinizi ve “miş” gibi yansıttığınızı görebildim. Örneğin, benim odak boyutum duygusal iken rasyonel tarafta çıktı, çünkü envanteri yaptığım dönemde “Odağımı rasyonel verilere çevirebilirsem harekete geçebilirim” inancını taşımaktaydım. Sonuç olarak, “Beyin Özet Profilim” de beni, ben olmayan bir sonuç ile baş başa bıraktı. Kişinin öncelikle kendisine açık ve dürüst olması gerekiyor. Bunu danışanımla yaptığım görüşmede de izledim. Duygusal zeka yetkinlikleri ve becerileri oldukça gelişmiş ve eylem planı konusunda oldukça net olan danışanım, kendisine yeterince açık olmadığı noktada “kaçmayı” tercih etti. Bu konuda amigdala epey baskın çalışıyor.
“Odak”, “Kararlar” ve “Motivasyon” üçlüsünün Duygusal Zeka yetkinlikleri ile eşleştirilmesi, benim için sürecin bir diğer heyecan verici noktası oldu. Eğitim sırasında bu eşleştirmeleri anlamıştım ama hem farklı kişilerin raporları üzerinde çalışırken hem de koçlukta kişilere sorular sorarken kişilerin bu ilişkiyi kurmasını ve bağlantıları kendilerinin görebilmesini sağlamak hem bana hem de onlara çok iyi geldi. Diğer bir deyişle NE-NASIL-NEDEN sorularına cevap bulurken “Nedeni” tanımlamak ve “Neyi” keşfetmek ya da tanımlamak, benim için nispeten daha kolay oluyor. Ama “Nasıl” sorusuna cevap vermek, bağlantıları kurmadan, kişi kendi açısından anlam bulmadan olmuyor. Yetkinlikler öncelikle tespitleri somutlaştırmaya hizmet ediyor, bir de hikâyelerle desteklendiğinde son derece gerçekçi, gözlenebilir ve ölçülebilir bir hale giriyor. O zaman eyleme dönüştürmek ve “içselleştirilmiş” bir eyleme dönüştürmek çok daha mümkün oluyor.
Özellikle hikayeler ve anılar çok önemli. Koçluk yaklaşımının da içinde “resmetmek” veya “hayal ettirerek durumu somutlaştırmak” çok kritik. Kişiler ancak bu şekilde derinleşebiliyor ve “HAREKETE GEÇME” bunun akabinde geliyor. Kişinin öncelikle güçlü yetkinliklerine odaklanarak hikayelerini ve somut örneklerini paylaşması sonrasında onun kendi inisiyatifi ile “geliştirmeyi ya da güçlendirmeyi” tercih ettiği yetkinlikler üzerinden ilerlemenin yukarıda da ifade ettiğim “içselleştirmeyi” sağladığını gördüm. Özellikle yetkinliklerin detaylarının anlatıldığı ve anlık görüntü ile tavsiyelerin olduğu kısımların içine girmek son derece yönlendirici oldu.
Böylelikle kişi başarı faktöründeki gelişim hedefine yönelik eylem planı oluştururken, aynı zamanda “Beyin Özet Profili” ve “Beyin Keşif Profilinde” bahsi geçen kavramlara da farkında olmadan atıflarda bulunabiliyor. O yüzden, danışanın zihinsel duruşu ile ilgili de bilgiye sahip olmak, bu kişinin eylem planını hayata geçirmekte fırsatlarını ve zorluklarını da öngörebilmesi için önemli diye düşünüyorum.
Bu bir yolculuk; karşılıklı öğrenme, birlikte gelişme ve farkındalıklarla büyüme yolculuğu. Sadece model, teknik ve araçlar hakkında bir öğrenme olmuyor, koç olarak her etkileşimde kendinle ilgili de keşiflerin olabiliyor. Benim için de böyle oldu: Örneğin, kişilerin kendileri için en hızlı sonucu üretecek noktayı tespit edip hemen harekete geçmelerini beklediğimi, motivasyonumun hızlı kazanımlara odaklı olduğunu gördüm. Bir başka keşfim de “duyguları anlamlandırmak ve ifade edebilmek” konusunda oldukça güçlü olan kasımın beni, karşımdaki kişinin duygulardan söz etmede yetkin hissetmediği durumlarda duyguyu ortaya çıkarmasına ve tanımlamasına yardımcı olma konusunda fazlasıyla tutkulu olmaya ittiğini görmem oldu.
Duygusal zekanın 4 temel noktaya (Refah, Yaşam Kalitesi, İlişkiler, Etkinlik) %55 korelasyonla etki ederek başarılı olmamıza nasıl destek olduğunu ve kişinin kendi hayatının kilidini Liderlik Raporu üzerinden nasıl tanımlayıp, uygulamaya koyabileceğimi gördükten sonra hem modele hem de araçlara olan inancım tam oldu. “Duygularla akıllı olmak” tanımını kendime felsefe edinmekle artık ne kadar doğru yaptığımı bilmenin özgüvenini taşıyorum.
Berna Boragan
EQAC, BPC
https://hayatinritmi.com.tr/bize-dair/tr/berna-buyukutku-boragan