Toronto’da üniversitede okurken, tramvay olan bir şehirde bisiklet kullanmanın başlı başına bir zorluk olduğunu öğrendim. Bisikletimi sürüyordum ve hayatımda ilk kez tramvay hattının yer aldığı bir caddeye gelmiştim. Bu hatlar ince metal bir kanal gibi yola gömülü, tam da bisiklet lastiğine büyük sorunlar çıkarabilecek boyutlarda.

Tramvay hattında bir kez kaza yaptıktan sonra onlardan uzak durmaya o kadar dikkat eder oldum. İşin ilginci ben onlardan kaçınayım diye dikkat ettikçe, raylar her yerde karşıma çıkıyordu. Tıpkı bir topu fırlattığınızda gitmesini istediğiniz noktaya odaklanmanız gibi. Aynısı ok atarken de olur. Odaklanmak bir yol çizer, bunu eylem takip eder.

Beyniniz “kullan ya da kaybet” prensibiyle çalışır. Bugün beyninizi nasıl kullanıyorsunuz?

Peki bu ilke yaşamda nasıl işler? Söz konusu kendi yaşamlarımızın gidişatını belirlemek olduğunda, nasıl odaklandığımıza dikkat etmek muhtemelen çok işimize yarayacaktır. Daniel Goleman’ın FOCUS (Odak) adlı kitabındaki röportajımızda söz edildiği gibi, “dikkatimiz insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar zorlukla karşı karşıya”. Dolayısıyla ya neye odaklandığımız konusunda daha dikkatli oluruz, ya da “bisikleti sürekli çarparız”.

Six Seconds’da biz, Duygusal Zekayı şöyle tanımlıyoruz: En iyi kararları almak için duyguları ve düşünceleri bütünleştirmek. Baş + Kalp + Eller. Buna karşın bazılarımız rasyonel verilere odaklanıp duygusal verileri tamamen görmezden geliyor. Bazılarımız da tam tersini yapıyor. Beynimiz her iki taraftaki verileri birleştirerek bütüncül ve doğru bir resmi çizebildiğinde en etkin şekilde çalışır.

Odaklanmak bir yol çizer, bunu eylem takip eder.

Beyin Tarzı: Duygusal ve Rasyonel Veriler

Beyin Özet Profilini oluşturmak için araştırmalar yaptığımız süreçte, her birimizin bu iki tür veriden bir tanesine öncelik verme eğiliminde olduğunu öğrendik. Biz buna “Beyin Tarzı” diyoruz. Beyinlerimiz bir veri türünü (rasyonel/duygusal) diğerinden daha çok tercih edebilir, ancak her ikisine de odaklanmayı öğrenmemiz mümkün.

Duygusal veriler duyu ya da sezgi olarak bize ulaşır, onları hissederiz. Çevremize, insanlara, ilişkilerimize, evcil hayvanlarımıza ya da içimizde ne olup bittiğine dair duygusal verileri hissedebiliriz. Duygularımız bedenimizin ve zihnimizin çalışma biçiminin temel bir parçasıdır, bize tehdit ve fırsatları işaret eder. Bu işaretler de odaklanmamızı sağlar.

Bazı insanlar duygulara çok fazla odaklanır. Kendilerinin ya da başkalarının hislerine saplanıp kalırlar. Duygusal yoğunluk ararlar ve hislerin dünyasından çıkamayabilirler. Çok sert bir espresso ya da %90 kakaolu bitter çikolata gibi, bu kadar yoğunluk pek çok kişiye fazla gelebilir.

Bazılarımız ise diğer uçta yer alır. Dış dünyadaki görevlerimize odaklanmaya eğitilmişizdir ve duyguları görmezden gelebiliriz. Rasyonel verilerin büyüleyici bir yanı vardır. Bir teorinin ya da modelin ince işlenmiş güzelliğinde kaybolabiliriz, ya da bir yapılacaklar listesini tamamlayana kadar gözümüz başka hiçbir şey görmeyebilir.

Aşırı rasyonel ya da aşırı duygusal olabiliyoruz – denge nerede?

Nereye Odaklanıyorsunuz?

Bir Beyin Tarzına sahip olmamız davranışlarımızın bunun tarafından kesin olarak belirlendiği anlamına gelmez. Oldukça rasyonel biri duyguları fark etmek ve anlamak konusunda harika olabilir. Duygusal verilerden hoşlanan bir zihin, rasyonel verilerin peşinden gitmeye ve dünyayı bunun üzerinden anlamaya istekli olabilir.

Beyin Özet Profilinin ilk bölümüne ODAK diyoruz. Dikkatimizi nereye odaklamayı seçtiğimizi fark etmek bile bize önemli ipuçları veriyor:

  • Duygusal / Rasyonel
  • Sorunlar / Fırsatlar
  • Geçmiş / Şimdi / Gelecek
  • Görünen / Hakikat
  • Kendim / Başkaları

Beyin Gücümü Hangisi İçin Kullanıyorum?

Bunlardan hiçbiri, hiçbir seçim kendi içinde “iyi” veya “kötü” bir odak değildir. Sadece şunu hatırlayın: Beyinlerimiz gelişim için “kullan ya da kaybet” prensibinden faydalanır. Beyin gücümüzü tek bir alanda çok fazla kullanıyorsak diğer alanlara daha az güç kalacaktır.

Beyinlerimizi besleyecek birden fazla bilgi türünün varlığını hatırlamak iyi bir başlangıç. İlerlemek ve gelişmek için yeterli çeşitliliği beynimize yaratmamız önemlidir. Zeka, farklı verileri doğru bir şekilde algılama ve işleme kabiliyetidir. Bilgelik ise zekamızdan en verimli şekilde yararlanma ve değer yaratma becerimizdir.

Zekamızdan yararlanmak ve bilgeliğe sahip olmak için dikkat ve özen ile hareket etmemiz gerekiyor. Bugün odaklandıklarımız yarınki sonuçlarımızı etkiliyor.

Zeka, verileri doğru bir şekilde algılamak; bilgelik ise mümkün olan en büyük değeri yaratmak için zekadan faydalanmaktır.

Joshua Freedman
Six Seconds’da CEO

İlgili Bloglarımız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir